21 Ocak 2017 Cumartesi

DEMOKRASİ’DE BİRLİK VE ULUSAL SEFERBERLİK İÇİN YENİ KURTULUŞ HAREKETİ Enver TURGUT Siyasetçi / Sendikacı 13. ve 14. Dönem; Kayseri ve İzmir Milletvekili

DEMOKRASİ’DE BİRLİK VE ULUSAL SEFERBERLİK İÇİN YENİ KURTULUŞ HAREKETİ
Enver TURGUT
Siyasetçi / Sendikacı
13. ve 14. Dönem; Kayseri ve İzmir Milletvekili 
Bu memleket, din-iman teraneleri, vatan elden gidiyor yaveleri ve “en iyisini biz yaparız” gibi temelsiz iddialarla (2002 yılından itibaren) AKP’nin ceberrut sulta, tasallut, tahakküm, hırs ve ihtiras çemberinin olumsuz etkilerine maruz kalarak, yaklaşık 15 yıldır, kifayetsiz muhterisler tarafından yürütülen “keyfi yönetim unsurlarınca devlet” vesayet altına alındı.
15 YILIN HESABI VE MUKAYESELİ TABLO
Adalet (!) ve Kalkınma (?) partisi iktidarı ele geçirdiğinde: (Bu günkü para ile)
Bir litre Benzin 150 kuruş idi; Şimdi 5 Lira 10 Kuruş oldu. Artış, yaklaşık 3.5 misli.
Bir Kilo Et 12 TL idi; Şimdi 46 – 50 TL arası oldu. Artış 4 misli.
Bir ABD Doları 1.32 TL idi. Şimdi 3.76 – 3.90 TL arası değişimde. Artış 3 misli.
Çeyrek altın 24 TL’den 243 TL’ye fırladı. Artış 10 misli.
Bir gram altın, 18 TL’den 125 TL’ye çıktı. Artış 8 misli.
2002’de Asgari ücretle 10 çeyrek altın alınabilir iken; Bu gün ancak 6 adet alınabiliyor
Döneme ilişkin 14 bütçe de açık vermiş olup; Cari açıklar toplamı 469 Milyar TL’yi aşmıştır. 
Dahası: Aradan altı ay geçmesine rağmen, hâlâ kamu vicdanında tartışma konusu olan “15 Temmuz garabeti” sonrası hız kazanan “ne idiğü belirsiz ve hiçbir bilimsel kalıba uymayan” sözde başkanlık sistemi dayatmalarına paralel patlayan euro & dolar furyası, milleti tümden mahv ve perişan mahvetmiştir. Bu maksatlı furya pekalâ, bir “sabit kur” kararı ile önlenebilir ve toplumdaki devasa tahribatın önüne geçilebilirdi. Birileri bu furyadan nemalanmakta idi ki, böyle bir tedbire başvurulmadı.   
Oysa “Açık Bütçe” demek: Milli Türk Parası olan TL’yi değersizleştirmek, milleti enflâsyon, yokluk, fakirlik ve pahalılıkla ezmek, refahı yok etmek ve halka zulüm uygulamak demektir. 
Hal buki; zaman, zaman pervasızca dil uzatmaktan kaçınmadıkları Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Cumhurbaşkanlığı ya da bir başka anlamda hükümet ettiği 15 sene zarfında: 15 Bütçenin 12 si denk 1929 bütçesi sadece açık. Diğer iki bütçe fazla vermiştir. 1930 iktisadi buhran nedeniyle 1923’de 610 kuruş olan Sterlin 10.TL ye yükselmiş. Alınan önlemlerle  ki alınan en önemli önlem DENK bütçedir. 10 Kasım 1938 de yine 610 kuruşa inmiş; ABD doları ise hep 80 kuruş olarak kalmıştır. Ayrıca, Atatürk ve Bayar-Menderes dönemlerinde enflâsyon diye bir kavram zuhur etmemiş, hayat bir gün bile pahalanmamış, bilâkis 15 senelik Atatürk iktidarında hayat: %35 oranında ucuzlamıştır.
İŞTE BAŞARI BUDUR. ENFLÂSYONUN SEBEBİ CEHALET, ATALET, ACİZLİK VE ZAAFTIR.
Bunun anlamı kısaca hovardaca harcanan dış borç, hızla artan rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk; Özellikle de, bazı organize gruplar ve nitelikli dolandırıcılar tarafından devletin soyulmasıdır.
Bunun göstergesi devletin denetimsiz bırakılması, bütün denetim kurum ve unsurlarının devre dışı bırakılmasıdır. Nitekim Meclisteki Anayasa Değişiklik tasarısında da, teşekkül edecek başkanlık makamının, “yürütme yerine kaim olmasına rağmen” denetimsiz ve sorumsuz kılınmasıdır. Bu durum Cumhuriyet, demokrasi, adalet ahlâkı ve hukuk normları yönünden çok utanç vericidir. Tıpkı bazı kurum ve kuruluşlar ile bir takım alım ve ihalelerin “Devlet İhale Kanunu” ile SAYIŞTAY denetimi kapsamından çıkartılması gibi.. 
Burada özelilikle ifade etmek gerekir ki; AKP hükümetleri döneminde Emekliler ve Asgari ücretliler dâhil olmak üzere bütün ücretler Altın’a göre %65 değer kaybetmiştir. Dar ve sabit ücretli kesim büyük ölçüde alım gücü kaybına uğramış; Daha önce var olan “kıdem, ehliyet ve liyakate dayalı” istihdam, idame ve ücret sistemi şuursuzca terk edilerek; Yerini tam bir başıbozukluk almıştır. Şu anda, tahsili ne olursa olsun AKP’li yandaş ve yoldaş çocukları kolaylıkla iş bulurken; Mastır ve Doktora yapmış “Milet Çocukları”, Lise ve Üniversite mezunları aç, işsiz ve perişandır. Ülke genelinde işsizlik oranı ise gerçekte % 20’lere kadar tırmanmış durumdadır. Açlık sınırının altında seyreden Asgari ücretle çalışanların sayısı da 4-5 milyondan 15 milyonlara doğru tırmanmaktadır. Bu gerçek bir hezimet ve felâkettir. Üstüne üstlük, dönem içinde yapılan torbalar dolusu yasa ve özellikle anayasa değişiklikleri ile huzur ve güven ortamı bertaraf edilmiş; Anarşi, sabotaj, alçakça saldırı, cinayet, terör-tedhiş, hırsızlık, yolsuzluk, nitelikli dolandırıcılık, açık haksızlık ve kanunsuzluklar alabildiğine çoğalmıştır.  
Dolayısıyla, AKP’nin 14 yılı aşkın iktidar, hükümet ve icraat dönemi; Akıl almaz yanılgılar, yanlışlıklar, çelişkiler, kararsızlık, istikrarsızlık ve terör unsurlarını ihya eden, sözde “barış ve kardeşlik süreci” gibi, kamu vicdanı, adalet ahlâkı ve hukuka göre suç teşkil eden eylemlerle doludur. Buna paralel olarak, din tüccarı, fırsatçı ve istismarcı kesimlerce desteklenen çürüme ve yozlaşma bütün kurum ve kuruluşları kuşatmış ve sarmıştır. FETO’culuk denilen insanlık dışı canilik, hainlik, hırsızlık ve yolsuzlukla malul şeytani akımlar da bu haksız hoşgörü ve art niyetli toleransın doğal sonucudur. 
DEMOKRASİ’DE BİRLİK VE MİLLİ SEFERBERLİK GEREĞİ
Şimdi tam zamanıdır.
Bu ülkeyi seven, geçmişten gelen hiçbir lekesi-yüzkarası, namus borcu/kumar borcu olmayan; Hırsızlık, haksızlık ve yolsuzluk şaibesi bulunmayan.; Birleştirici-bütünleştirici, barıştırıcı, ülkesine gerçekten sadık ve samimi olarak bağlı, her türlü ayrımcılığı reddeden; Dünyayı bilen, içerde ve dışarıda izzet-itibar sahibi, halk içinde muteber, kendine güvenilir, sözüne inanılır; Ortak akıl, uzlaşma kültürü, milletle müşavere, şûra ve demokrasi kültürüne sahip vatansever kadroların bir araya gelmesi için çağrıda bulunuyorum.
MARUZ KALDIĞI ZAAF, HIRS, İHTİRAS VE KİFAYETSİZ MUHTERİSLER NEDENİYLE: 
Gün geçtikçe kan kaybeden; Anarşi, terör-tedhiş ve bölücülüğün önü alınamayan; Milli geliri adaletle dağıtılmayan; Birilerine salkımla sunulurken, öteki’lerden illâ esirgenen ve talkımla verilen; Yetişmiş, okumuş gençler iş bulamayan, ana, baba eline bakan; Okumamış olanların % 20’si işsiz, aç, yoksul ve çaresiz olduğu ülkenin sonu neye ve nerelere varacak?
Günümüz Türkiye’sinde; Her yıl binlerce genç çalışır hale geliyor. Yeni iş alanları yok. Bu genç nesil çalışamazsa ülke, millet ve devlet nasıl kalkınır? Şu anda Türkiye’de 10.5 milyon emekli var. 2017’de Emekliye verilen maaş zammı % 3.8’dir. Toplamı 100 TL’yi geçmiyor. Buna mukabil Ankara’da yapılan toplu taşım ve ulaşım zammı ortalama % 10. İnsaf bunun neresinde, adalet, hukuk ve eşitlik kavramı neden? Niçin uygulanmıyor?  
Evvelce yapılan barajlar, yollar, geçitler ve buna benzer birçok yatırıma harcanan paralar vatandaştan kurnazlıkla geri alınıyor. Bu paraların nereye harcandığını kimse bilmiyor. Yeni yapılan yatırımlara harcandığı söyleniyor. İddialarının aksine 3. Boğaz Köprüsü, Körfez Köprüsü ve pek çok yatırım: “Yap İşlet Devret Sistemi” ile devlet kefaletiyle dışarıdan alınan kredilerle yapılmakta; geçişlerden alınan paralar ise vatandaştan çıkmaktadır. Üstelik yapılan sözleşme gereği, köprü ve geçitlerden istenilen sayıda geçiş olmazsa, aradaki farkın hazineden karşılanması gibi, son derece haksız, adaletsiz ve kayırmacı bir taahhütte de bulunulmaktadır.
“DEVLETİN MALI DENİZ YEMEYEN DOMUZ” ZİHNİYETİ KOL GEZİYOR
Demek istediğim şu ki: Devletin malı deniz, Ne yaparsan kimse senden hesap sormuyor!..
Devlette hesap sorma, takip ve denetim yok, Çeşitli terör olaylarında bu kadar genç şehit oluyor. Yetkililer ancak cenazelerde Fatiha okumaktan başka ölü sahiplerine baş sağlığı diliyorlar. Olay ne yazık ki, bundan ibarettir…
Varsa yoksa rejim değişikliği, parlamenter sistemin ülkemizden tekmelenerek, yerine ucube bir başkanlık- reislik sisteminin getirilmesinin yolunu açamaya yeltenen Devlet Bahçeli’nin kaprisleriyle oyalanmak. Bu abesle iştigaldir. Medeni milletlerin idare sistemi: Cumhuriyet, Demokrasi, ortak akıl, uzlaşma kültürüne dayalı: “Millet İradesi Devlet İdaresinde Temsil” usulüdür. Çağımızda “demokrasi, adalet ahlâkı, eşitlik ve hukuk” dışında bir düşünce, iddia ve yaklaşım tarzı abestir. Yanlışlıktır. Cehalettir. Gericilik, bağnazlık ve yobazlıktır. 
Bu nedenle, ülkemizde yetişmiş, alanında başarılı olmuş, bilinçle okumuş, kendini topluma adamış, halkla ilgili, siyaseten bilgili, devleti ayakta tutmak için Hukukçu, Maliyeci, Ekonomist, Teknik elemanlar işlerinde başarılı Esnaf, Sanayici, İş adamları, Sendikalar ve bunlara benzer ülkesini seven Kanaat Önderleri’nin orta sağ’da bir siyasi parti etrafında toplanmaları zamanı gelmiştir.
Netice olarak:
Türk Milleti’nin ceberut sultalar, cunta, dikta, tasallut, emanet, vesayet ve taassup zebunu, dik kafalı softalara itimat, izzet ve itibarı yoktur. Bize; Millet iradesini, devlet idaresinde, adalet üzere hâkim ve hükümran kılarak temsil edecek, kendini Cumhuriyet, Demokrasi, lâiklik, eşitlik, hakkaniyet ve evrensel hukuka adamış samimi, dürüst, onurlu ve sorumlu devlet adamları gerek.
Çağrımız:
Bu ülkeyi seven, geçmişten günümüze hiçbir lekesi, şaibesi olmayan, birleştirici, barıştırıcı, bütünleyici, halkını, ülkesini ve devletini saygı, hürmet ve muhabbetle kucaklayan, ayrımcılığı reddeden, dünyayı bilen, önce içte sonra dışta itimat telkin eden, sözüne inanılır kadroların bir araya gelmesi acil ve mutlak bir zorunluluktur;
Bu nedenle:
Kin ve nefretle yaratılan hizip ve husumet cephelerinin dağıtılması ve samimi Parti, Sivil Tolum Kuruluşu ve Grupların bir araya toplanarak “birlikte hareket etmesi” için buradan çağrıda bulunuyorum.
Zira bu kritik, sıkıntılı ve bunalımlı dönemde, “Namuslu, dürüst, onurlu ve sorumlu, iyi insanlar ve iyi vatandaşlar tarafından”: ‘Demokrasi’de Birlik ve Ulusal Seferberlik için yeni bir kurtuluş hareketi’ teşkil etmek son ve tek çare olarak zorunluluk arz etmektedir.  
ŞİMDİ TAM ZAMANIDIR
Gelin Vatan, Millet ve Devlet için bir olalım. 
İri olalım. Diri olalım. Zira Birlikten kuvvet doğar.
Kuvvet, sadece ve yalnızca:
Haklı, adaletli, doğru-dürüst olanın elinde meşrudur.
BİLİNE