DEMOKRASİ’DE
BİRLİK VE ULUSAL SEFERBERLİK İÇİN YENİ
KURTULUŞ HAREKETİ
Siyasetçi
/ Sendikacı
13. ve 14.
Dönem; Kayseri ve İzmir Milletvekili
Bu
memleket, din-iman teraneleri, vatan elden gidiyor yaveleri ve “en iyisini biz
yaparız” gibi temelsiz iddialarla (2002 yılından itibaren) AKP’nin ceberrut
sulta, tasallut, tahakküm, hırs ve ihtiras çemberinin olumsuz etkilerine maruz
kalarak, yaklaşık 15 yıldır, kifayetsiz muhterisler tarafından yürütülen “keyfi
yönetim unsurlarınca devlet” vesayet altına alındı.
15 YILIN HESABI VE
MUKAYESELİ TABLO
Adalet
(!) ve Kalkınma (?) partisi iktidarı ele geçirdiğinde: (Bu günkü para ile)
Bir
litre Benzin 150 kuruş idi; Şimdi 5 Lira 10 Kuruş oldu. Artış, yaklaşık 3.5
misli.
Bir
Kilo Et 12 TL idi; Şimdi 46 – 50 TL arası oldu. Artış 4 misli.
Bir
ABD Doları 1.32 TL idi. Şimdi 3.76 – 3.90 TL arası değişimde. Artış 3
misli.
Çeyrek
altın 24 TL’den 243 TL’ye fırladı. Artış 10 misli.
Bir
gram altın, 18 TL’den 125 TL’ye çıktı. Artış 8 misli.
2002’de
Asgari ücretle 10 çeyrek altın alınabilir iken; Bu gün ancak 6 adet
alınabiliyor
Döneme
ilişkin 14 bütçe de açık vermiş olup; Cari açıklar toplamı 469 Milyar TL’yi
aşmıştır.
Dahası:
Aradan altı ay geçmesine rağmen, hâlâ kamu vicdanında tartışma konusu olan “15
Temmuz garabeti” sonrası hız kazanan “ne idiğü belirsiz ve hiçbir bilimsel
kalıba uymayan” sözde başkanlık sistemi dayatmalarına paralel patlayan euro
& dolar furyası, milleti tümden mahv ve perişan mahvetmiştir. Bu maksatlı
furya pekalâ, bir “sabit kur” kararı ile önlenebilir ve toplumdaki devasa
tahribatın önüne geçilebilirdi. Birileri bu furyadan nemalanmakta idi ki, böyle
bir tedbire başvurulmadı.
Oysa
“Açık Bütçe” demek: Milli Türk Parası olan TL’yi değersizleştirmek, milleti
enflâsyon, yokluk, fakirlik ve pahalılıkla ezmek, refahı yok etmek ve halka
zulüm uygulamak demektir.
Hal
buki; zaman, zaman pervasızca dil uzatmaktan kaçınmadıkları Gazi Mustafa Kemal
ATATÜRK’ün Cumhurbaşkanlığı ya da bir başka anlamda hükümet ettiği 15 sene zarfında: 15 Bütçenin 12 si denk
1929 bütçesi sadece açık. Diğer iki bütçe fazla vermiştir. 1930 iktisadi buhran
nedeniyle 1923’de 610 kuruş olan Sterlin 10.TL ye yükselmiş. Alınan
önlemlerle ki alınan en önemli önlem DENK bütçedir. 10 Kasım 1938 de yine
610 kuruşa inmiş; ABD doları ise hep 80 kuruş olarak kalmıştır. Ayrıca, Atatürk
ve Bayar-Menderes dönemlerinde enflâsyon diye bir kavram zuhur etmemiş, hayat
bir gün bile pahalanmamış, bilâkis 15 senelik Atatürk iktidarında hayat: %35
oranında ucuzlamıştır.
İŞTE BAŞARI BUDUR. ENFLÂSYONUN SEBEBİ
CEHALET, ATALET, ACİZLİK VE ZAAFTIR.
Bunun
anlamı kısaca hovardaca harcanan dış borç, hızla artan rüşvet, hırsızlık ve
yolsuzluk; Özellikle de, bazı organize gruplar ve nitelikli dolandırıcılar
tarafından devletin soyulmasıdır.
Bunun
göstergesi devletin denetimsiz bırakılması, bütün denetim kurum ve unsurlarının
devre dışı bırakılmasıdır. Nitekim Meclisteki Anayasa Değişiklik tasarısında
da, teşekkül edecek başkanlık makamının, “yürütme yerine kaim olmasına rağmen”
denetimsiz ve sorumsuz kılınmasıdır. Bu durum Cumhuriyet, demokrasi, adalet
ahlâkı ve hukuk normları yönünden çok utanç vericidir. Tıpkı bazı kurum ve
kuruluşlar ile bir takım alım ve ihalelerin “Devlet İhale Kanunu” ile SAYIŞTAY
denetimi kapsamından çıkartılması gibi..
Burada
özelilikle ifade etmek gerekir ki; AKP hükümetleri döneminde Emekliler ve
Asgari ücretliler dâhil olmak üzere bütün ücretler Altın’a göre %65 değer
kaybetmiştir. Dar ve sabit ücretli kesim büyük ölçüde alım gücü kaybına
uğramış; Daha önce var olan “kıdem, ehliyet ve liyakate dayalı” istihdam, idame
ve ücret sistemi şuursuzca terk edilerek; Yerini tam bir başıbozukluk almıştır.
Şu anda, tahsili ne olursa olsun AKP’li yandaş ve yoldaş çocukları kolaylıkla
iş bulurken; Mastır ve Doktora yapmış “Milet Çocukları”, Lise ve Üniversite
mezunları aç, işsiz ve perişandır. Ülke genelinde işsizlik oranı ise gerçekte %
20’lere kadar tırmanmış durumdadır. Açlık sınırının altında seyreden Asgari
ücretle çalışanların sayısı da 4-5 milyondan 15 milyonlara doğru
tırmanmaktadır. Bu
gerçek bir hezimet ve felâkettir. Üstüne üstlük, dönem içinde yapılan torbalar
dolusu yasa ve özellikle anayasa değişiklikleri ile huzur ve güven ortamı
bertaraf edilmiş; Anarşi, sabotaj, alçakça saldırı, cinayet, terör-tedhiş,
hırsızlık, yolsuzluk, nitelikli dolandırıcılık, açık haksızlık ve
kanunsuzluklar alabildiğine çoğalmıştır.
Dolayısıyla,
AKP’nin 14 yılı aşkın iktidar, hükümet ve icraat dönemi; Akıl almaz yanılgılar,
yanlışlıklar, çelişkiler, kararsızlık, istikrarsızlık ve terör unsurlarını ihya
eden, sözde “barış ve kardeşlik süreci” gibi, kamu vicdanı, adalet ahlâkı ve
hukuka göre suç teşkil eden eylemlerle doludur. Buna paralel olarak, din
tüccarı, fırsatçı ve istismarcı kesimlerce desteklenen çürüme ve yozlaşma bütün
kurum ve kuruluşları kuşatmış ve sarmıştır. FETO’culuk denilen insanlık dışı
canilik, hainlik, hırsızlık ve yolsuzlukla malul şeytani akımlar da bu haksız
hoşgörü ve art niyetli toleransın doğal sonucudur.
DEMOKRASİ’DE BİRLİK VE
MİLLİ SEFERBERLİK GEREĞİ
Şimdi
tam zamanıdır.
Bu
ülkeyi seven, geçmişten gelen hiçbir lekesi-yüzkarası, namus borcu/kumar borcu
olmayan; Hırsızlık, haksızlık ve yolsuzluk şaibesi bulunmayan.;
Birleştirici-bütünleştirici, barıştırıcı, ülkesine gerçekten sadık ve samimi
olarak bağlı, her türlü ayrımcılığı reddeden; Dünyayı bilen, içerde ve dışarıda
izzet-itibar sahibi, halk içinde muteber, kendine güvenilir, sözüne inanılır;
Ortak akıl, uzlaşma kültürü, milletle müşavere, şûra ve demokrasi kültürüne
sahip vatansever kadroların bir araya gelmesi için çağrıda bulunuyorum.
MARUZ
KALDIĞI ZAAF, HIRS, İHTİRAS VE KİFAYETSİZ MUHTERİSLER NEDENİYLE:
Gün
geçtikçe kan kaybeden; Anarşi, terör-tedhiş ve bölücülüğün önü alınamayan;
Milli geliri adaletle dağıtılmayan; Birilerine salkımla sunulurken,
öteki’lerden illâ esirgenen ve talkımla verilen; Yetişmiş, okumuş gençler iş
bulamayan, ana, baba eline bakan; Okumamış olanların % 20’si işsiz, aç, yoksul
ve çaresiz olduğu ülkenin sonu neye ve nerelere varacak?
Günümüz
Türkiye’sinde; Her yıl binlerce genç çalışır hale geliyor. Yeni iş alanları
yok. Bu genç nesil çalışamazsa ülke, millet ve devlet nasıl kalkınır? Şu anda
Türkiye’de 10.5 milyon emekli var. 2017’de Emekliye verilen maaş zammı %
3.8’dir. Toplamı 100 TL’yi geçmiyor. Buna mukabil Ankara’da yapılan toplu taşım
ve ulaşım zammı ortalama % 10. İnsaf bunun neresinde, adalet, hukuk ve eşitlik
kavramı neden? Niçin uygulanmıyor?
Evvelce
yapılan barajlar, yollar, geçitler ve buna benzer birçok yatırıma harcanan
paralar vatandaştan kurnazlıkla geri alınıyor. Bu paraların nereye harcandığını
kimse bilmiyor. Yeni yapılan yatırımlara harcandığı söyleniyor. İddialarının
aksine 3. Boğaz Köprüsü, Körfez Köprüsü ve pek çok yatırım: “Yap İşlet Devret
Sistemi” ile devlet kefaletiyle dışarıdan alınan kredilerle yapılmakta; geçişlerden
alınan paralar ise vatandaştan çıkmaktadır. Üstelik yapılan sözleşme gereği,
köprü ve geçitlerden istenilen sayıda geçiş olmazsa, aradaki farkın hazineden
karşılanması gibi, son derece haksız, adaletsiz ve kayırmacı bir taahhütte de
bulunulmaktadır.
“DEVLETİN
MALI DENİZ YEMEYEN DOMUZ” ZİHNİYETİ KOL GEZİYOR
Demek
istediğim şu ki: Devletin malı deniz, Ne yaparsan kimse senden hesap
sormuyor!..
Devlette
hesap sorma, takip ve denetim yok, Çeşitli terör olaylarında bu kadar genç
şehit oluyor. Yetkililer ancak cenazelerde Fatiha okumaktan başka ölü
sahiplerine baş sağlığı diliyorlar. Olay ne yazık ki, bundan ibarettir…
Varsa
yoksa rejim değişikliği, parlamenter sistemin ülkemizden tekmelenerek, yerine
ucube bir başkanlık- reislik sisteminin getirilmesinin yolunu açamaya
yeltenen Devlet Bahçeli’nin kaprisleriyle oyalanmak. Bu abesle iştigaldir.
Medeni milletlerin idare sistemi: Cumhuriyet, Demokrasi, ortak akıl, uzlaşma
kültürüne dayalı: “Millet İradesi Devlet İdaresinde Temsil” usulüdür. Çağımızda
“demokrasi, adalet ahlâkı, eşitlik ve hukuk” dışında bir düşünce, iddia ve
yaklaşım tarzı abestir. Yanlışlıktır. Cehalettir. Gericilik, bağnazlık ve
yobazlıktır.
Bu
nedenle, ülkemizde yetişmiş, alanında başarılı olmuş, bilinçle okumuş, kendini
topluma adamış, halkla ilgili, siyaseten bilgili, devleti ayakta tutmak için
Hukukçu, Maliyeci, Ekonomist, Teknik elemanlar işlerinde başarılı Esnaf,
Sanayici, İş adamları, Sendikalar ve bunlara benzer ülkesini seven Kanaat
Önderleri’nin orta sağ’da bir siyasi parti etrafında toplanmaları zamanı
gelmiştir.
Netice
olarak:
Türk
Milleti’nin ceberut sultalar, cunta, dikta, tasallut, emanet, vesayet ve
taassup zebunu, dik kafalı softalara itimat, izzet ve itibarı yoktur. Bize;
Millet iradesini, devlet idaresinde, adalet üzere hâkim ve hükümran kılarak
temsil edecek, kendini Cumhuriyet, Demokrasi, lâiklik, eşitlik, hakkaniyet ve
evrensel hukuka adamış samimi, dürüst, onurlu ve sorumlu devlet adamları gerek.
Çağrımız:
Bu
ülkeyi seven, geçmişten günümüze hiçbir lekesi, şaibesi olmayan, birleştirici,
barıştırıcı, bütünleyici, halkını, ülkesini ve devletini saygı, hürmet ve
muhabbetle kucaklayan, ayrımcılığı reddeden, dünyayı bilen, önce içte sonra
dışta itimat telkin eden, sözüne inanılır kadroların bir araya gelmesi acil ve
mutlak bir zorunluluktur;
Bu nedenle:
Kin
ve nefretle yaratılan hizip ve husumet cephelerinin dağıtılması ve samimi
Parti, Sivil Tolum Kuruluşu ve Grupların bir araya toplanarak “birlikte hareket
etmesi” için buradan çağrıda bulunuyorum.
Zira
bu kritik, sıkıntılı ve bunalımlı dönemde, “Namuslu, dürüst, onurlu ve sorumlu,
iyi insanlar ve iyi vatandaşlar tarafından”: ‘Demokrasi’de Birlik ve Ulusal Seferberlik
için yeni bir kurtuluş hareketi’
teşkil etmek son ve tek çare olarak zorunluluk arz etmektedir.
ŞİMDİ TAM
ZAMANIDIR
Gelin
Vatan, Millet ve Devlet için bir olalım.
İri
olalım. Diri olalım. Zira Birlikten kuvvet doğar.
Kuvvet,
sadece ve yalnızca:
Haklı,
adaletli, doğru-dürüst olanın elinde meşrudur.
BİLİNE